İnsanları Yalan Söylemeye İten Nedir?

“Az yalan söylenmez, yalan söyleyen her yalanı söyler.” Victor Hugo

Yalan günlük yaşamın bir parçasıdır. Hepimiz yaşam boyunca doğru olmadığını bildiğimiz halde yalanlar söyleme eğiliminde olabiliriz.

Yalanı yalan yapan şey de farkındalıktır. Niyete bakılmaksızın; farkında olduğumuz halde gerçeği çarpıtıyorsak, karşımızdakini yanlışa yönlendiriyorsak, hiç olmamış bir şeyi iddia ediyor ya da olanı gizliyorsak bu bir yalandır. Ayrıca kendimizi geçici bir süreliğine iyi hissetmek istediğimizde, eleştiri almaktan endişe ettiğimizde, cezalandırılmaktan çekindiğimizde, başkalarının onayına ihtiyaç duyduğumuzda, gerçeğin kabul edilmeyeceğini ya da karşımızdakine acı vereceğini düşündüğümüzde, bir çıkar sağlamaya çalıştığımızda yalan söylemek zorunda hissedebiliriz.

Temel ve Uygulamalı Psikoloji dergisinde yayınlanan bir makaleye göre, iki yabancı arasında geçen konuşmalarda insanların en az % 60’ı yalan söyler. Yani biriyle konuşurken mutlaka konuşmanın bir yerinde yalana başvurabiliyoruz. Kendimizi veya başkalarını, küçük düşmekten korumak için ortalama 10 dakikalık bir konuşmada yaklaşık 3 kez yalan söyleyebiliyoruz.

Ayrıca bazı araştırmacılar, yalanı, ilişki bağlılığının çöküşü olarak görürler. Örneğin, herhangi bir arkadaşımız o gün giydiği elbisenin güzel olup olmadığını sorduğunda, çoğumuz beğenmesek dahi güzel olduğunu söyleriz. Ancak bu çok yakın bir arkadaşımız ise doğruyu söyleme eğilimimiz daha fazla olur. Yani yakınlık derecemiz arttığında yalan söyleme durumumuz azalıyor, daha gerçekçi oluyoruz.

Ek olarak, en sık kullandığımız yalan ise “Bir şey yok, iyiyim.” cümlesidir.

Beyaz yalan gerçek yalan ayrımı var mı?

“Beyaz yalan; ama unutmamalı ki, en kolay kirlenen renkte beyazdır.” Tuğrul Şavkav
Karşısındakinin düşüncelerini değiştirmesi ve niyeti, yalan kavramında hep tartışılan bir konudur. İyi niyet varsa beyaz yalan, kötü niyet varsa kötü yalan diye ayrımlar yapılarak, yalan söyleyenler kategorileştirilmiştir. Eşinin yeni yaptırdığı saçlarını beğenmediği halde beğendiğini söyleyen eş ile işlediği cinayeti inkar eden suçlu arasında yalan söylemek anlamında bir fark yoktur. Fark yalnızca toplumun yalanlara verdiği isimler arasında vardır. Birisine beyaz yalan derken, diğerini gerçek yalan deriz. Birincisini, bir ilişkinin sağlıklı yürümesi için gerekli ve zararsız görürken, diğerini adaletin yerine getirilmesini engelleyici bir durum olarak görürüz. Belki de bir anlamda beyaz yalanı böyle tanımlayarak yani  hafifleterek yaygınlaşmasına sebep oluyoruz. Ancak bilinmelidir ki, her ikisi de sonuç olarak bir yalandır.

Acaba yalanı nereden öğreniyoruz?

Ailemizden: Küçüklüğümüzden beri ailemiz tarafından “Çocuğum yaramazlık yapmazsan sana çikolata alacağım.” “Akşam baban gelince seni birlikte parka götüreceğiz.” denilerek yalana maruz kalırız. Belki çocuk ne anlar bundan diyebilirsiniz ancak, çocuğun bilinci anlamayabilir ama bilinçdışı zihni sizlerin bu yalanlarınızı otomatik olarak kaydeder. Zaman geçtikçe ve çocuk büyüdükçe daha başka yalanlara maruz kalır. Örneğin, beni soran olursa evde yok de oğlum, diyen bir babanın yalanına, 9 yaşındaki kızıyla minibüse binip üç-beş kuruş kâr yapabilmek için çocuğunun okula gitmediğini söyleyen bir annenin yalanına, evde çekiştirdiği komşusunu, mahallede görse güler yüz gösterip öven ailesinin yalanına şahit olur. Böyle bir ailede büyüyen çocuk, yalanın gayet doğal bir şey olduğunu düşünerek kendisi de yalan söylemeye başlar.

Televizyon, gazete gibi yerlerden: Bir gün televizyonunuzu sadece izlediğiniz programlardaki yalanları bulmak için izleyin. En masum çizgi filmlerde, romanlarda bile yalana maruz kalan bizlerin bilinçaltına yalan o kadar normal bir şey olarak kazınıyor ki, sonrasında onu hafızamızdan atmak oldukça güç bir hale gelerek yalanlardan sıyrılmamızı zorlaştırıyor.

Çevremizden: Ailemiz yalan söylemese, televizyon izlemesek de çevremizde yalan söyleyen o kadar kimse var ki… Arkadaşlarımız, komşularımız, akrabalarımız yeri geldiğinde gözümüzün içine baka baka yalan söyleyebiliyorlar. Bazen şaka bile olsa sonuç değişmiyor ve biz yine yalanla muhatap oluyoruz.

Yalan beden diliyle de anlaşılabiliyor!

Bazen günlük yaşamda ve iş görüşmeleri sırasında söylediğimiz yalanlar beden dilimiz ile kendini ele veriyor. Bir insanın gözünün içine bakarak yalan söylemek zordur. Bunu herkes yapamaz. Çoğumuz yalan söylerken belirli bir süre sonra farkında olmadan göz temasından kaçınırız, ses tonumuzda hissedilir ölçüde değişimlerin ortaya çıktığını görülür. Dudaklarda hafif oynamalar, hafiften gülümsemeler, kafa sallamalar, el ve kol hareketlerimizde normal dışı değişimler ve gözbebeklerimizin küçülmesi bizi ele verebilecek olgular olarak sıralanabilir. Beden dilinin yalancıyı ele verdiği diğer durumları da şöyle sıralayabiliriz: Yüzde aniden belirip kaybolan şaşkınlık, gücenme, öfke belirten ifadeler. ‘Rahatlatıcı’ jestleri fazlasıyla yapmak. Ayrıca yalan söyleyen kişi, yüzüne ya da bedenin üst kısmına dokunur. Saçlarıyla oynayabilir, kollarını kavuşturabilirler.

Dürüst bir dünya için…

Yalansız bir toplum yetiştirmek istiyorsak, başta yeni gelen nesilleri yalan ortamlarından uzak tutmalı, dürüst davranışlarını desteklemeli ve pekiştirmeli, yalan söylediklerinde onları uyarmalı, kıssalar ve öykülerle onlara katkıda bulunmalı, kişiliğin ve karakterin her şeyden önemli olduğunu vurgulamalı ve sevgi ile dürüstlük arasında onların zihninde bir bağ kurmalıyız. “Dünya yaşanmaz bir yer oldu herkes yalancı, herkes iki yüzlü” deyip yakınmak yerine öncelikle kendimizi değiştirelim ki sonra tüm toplumu değiştirebilelim.

Paylaşmak güzeldir
20

saglikpanosu.net sitesinde yayınlanan tüm yazıların hakları saklıdır. Yazıların tamamının veya bir kısmının www.saglikpanosu.net adresi tıklanabilir şekilde kaynak gösterilmeden herhangi bir yerde kullanılması yasaktır. Aksi durumlarda hukuki yollara başvurulur.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*